

Bilgi, insan için bir erdemdir. Araştırmaya ve düşünmeye dayalı bilgi insanın bakış açısını genişletir ve onu hoşgörülü yapar.

İnsan, bir dini veya düşünceyi, araştırarak ve sorgulayarak bilinçli bir biçimde benimsemelidir. Kabul etmiş olduğu dinin ve inancın ilkelerini kaynağından doğru olarak öğrenmelidir. Eğer kişi, herhangi bir dini ve inancı başkalarından gördüğü, duyduğu biçimde benimserse onların anlayışını ve görüşlerini bilgisizce taklit etmiş olur. Böyle kişiler, taklit ettikleri şeyi, dinin ve inancın esası kabul ederler ve ona aşırı derecede bağlanırlar. Bunlara mutaassıp (bağnaz) denir. Bu kimselere yeni ve farklı bir şeyi kabul ettirmek zor olur. Nitekim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam dininin ilkelerini Mekkeli'lere anlatmaya başladığında böyle bir durumla karşılaşmıştır. Mekkeli'ler, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) çağrısına, atalarının dinî geleneklerinden vazgeçmeyeceklerini bildirerek cevap vermişlerdir. Yüce Allah (c.c.), onların bu tutumu karşısında Kur’an-ı Kerim’de, “Onlara (müşriklere): Allah'ın indirdiğine uyun, denildiği zaman onlar, ‘Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız.’ dediler. Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler?” buyurmuştur.
Sadece kendi düşüncelerinin doğru olduğunu kabul eden mutaassıp kimseler, kendilerinden farklı düşünen insanlara hoşgörü göstermezler. Başkalarının düşüncelerini dinlemeye ve öğrenmeye dayanamazlar. İnsanlarla sağlıklı iletişim kuramazlar.