top of page

        Kur’an, pek çok konuda insanın aklına seslenir ve ondan aklını kullanmasını ister. Örneğin Kur’an, Yüce Allah’ın (c.c.) evreni ve içindeki varlıkları bir düzen içinde yarattığını belirtir. Güneş, Ay, yıldızlar ve gezegenlerin birbirlerine çarpmadan kendi yörüngelerinde hareket ettiğinden söz eder. Allah’ın doğayı, insanı, hayvanları, bitkileri, dağları en güzel biçimde yarattığını açıklar. Evrendeki bu düzen üzerinde insanın düşünmesini, araştırma ve gözlem yapmasını ister. Bununla ilgili olarak bir ayette, “(insanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?”  buyrulur. Başka bir ayette de “şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’ın gökten indirip de ölü hâldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgarları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için birçok deliller vardır.”  denir. 

        Bu ayetlerden anlaşıldığı gibi Kur’an, çevresinden ve evrenden örnekler vererek insandan aklını kullanmasını istemektedir. Böylece insana, evrendeki yerini ve yaratıcısının varlığını kavratmayı amaçlamaktadır.

         Kur’an, insanlardan akıllarını kullanarak iyi, güzel ve yararlı davranışlarda bulunmalarını ister. Kötü ve zararlı davranışlardan ise kaçınmalarını öğütler. Bununla ilgili olarak Kur’an’da, “Muhakkak ki Allah; adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder. Çirkin işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye öğüt veriyor.” buyrulur. Bir başka ayette de “Ana babaya iyilik edin, kötülüklerin açığına da gizlisine de yaklaşmayın ve Allah'ın yasakladığı cana kıymayın. İşte bunlar Allah'ın size emrettikleridir. Umulur ki düşünüp anlarsınız.” buyrulmaktadır.

       

        Kur’an, insanlara anne, baba ve büyüklere iyi davranmayı, kimsesiz ve muhtaçlara yardım etmeyi emreder. Bireylerin toplumda birlik ve bütünlük içinde dostça yaşamaların ister. Yalan söylemek, iftira etmek, hırsızlık yapmak, rüşvet alıp vermek, içki içmek ve kumar oynamak gibi davranışların kötü ve zararlı olduğunu belirtir. Akıl da Kur'anın bu gibi buyruk ve öğütlerinin doğruluğunu onaylar. Dolayısıyla Kur’an’ın öğütleri ile aklın öğütleri uyuşur. Aklın kötü olarak gördüğü bir davranış Kur’an tarafından da hoş görülmez.

        Kur’an, akla ve düşünmeye büyük önem vermekte, insandan davranışlarında bilinçli olmasını istemektedir. Bu nedenle de insanları düşünmeye, akıllarını kullanmaya, araştırma ve inceleme yapmaya çağırmaktadır. Kur’an’daki, “...Aklınızı kullanmıyor musunuz?”  “...Siz hiç düşünmez misiniz?” 6, “...Hâlâ akıl erdiremiyor musunuz?”7 gibi ifadeler bunu açıkça ortaya koymaktadır.

         Kur’an, geçmiş toplumların yaşam öykülerinden söz eder. Onların, peygamberlerle yaptıkları mücadeleleri anlatır ve işledikleri hataları açıklar. Bunlar üzerinde insanların düşünmelerini ister. Böylece tarihte yapılan hataların tekrar edilmemesini amaçlar.

insan akıllı bir varlıktır. Bu nedenle onun sevme, sevilme, şefkat ve merhamet gibi duyguları da vardır. Kur’an, insanlara tüm canlıları sevmeyi ve onlara sevgi ve şefkatle yaklaşmayı emreder. Hayvanlara, bitkilere, ağaçlara zarar vermemeyi, çevreyi ve doğayı korumayı öğütler. Kur’an’ın bütün ilkelerine uygun davranan kimseler ise mutlu ve huzurlu bir yaşam sürerler. Bu da Kur’an’ın, aynı zamanda insanın kalbine de hitap ettiğini göstermektedir.

         Kur’an, aklını kullanarak doğru yola ulaşan kimselerden örnekler de verir. Bunlardan biri Hz. İbrahim’dir. Hz. İbrahim (a.s.) dünyaya geldiği sıralarda insanlar Güneşe, Aya, yıldızlara ve kendi elleriyle yaptıkları putlara tanrı diye tapıyorlardı. Hz. İbrahim (a.s.) aklını kullanacak yaşa gelince tapınılan varlıkların tanrılığını sorgulamaya ve halkına bunların tanrı olmayacağını anlatmaya başladı. Bunun için akılcı bir yöntem kullandı. Hz. İbrahim’in (a.s.) bu konuyla ilgili hikayesi Kur’an’da, “Hani İbrahim babası Âzer’e, ‘Sen putları ilah mı ediniyorsun? Şüphesiz, ben seni de kavmini de apaçık bir sapıklık içinde görüyorum.’ demişti. İşte böylece İbrahim’e göklerdeki ve yer- deki hükümranlığı ve nizamı gösteriyorduk ki kesin ilme erenlerden olsun. Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü. Bu muymuş benim Rabb’im, dedi. Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi. Ay’ı doğarken görünce, bu muymuş benim Rabb’im, dedi. O da batınca, Rabb’im bana doğru yolu göstermeseydi elbette yoldan sapan topluluklardan olurdum, dedi. Güneş’i doğarken görünce de, bu muymuş benim Rabb’im, zira bu daha büyük, dedi. O da batınca dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah’a) ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. Ben hanîf olarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim. şeklinde anlatılmaktadır.

SOSYAL MEDYA BİZ
  • Siyah Facebook Simge
  • Siyah Heyecan Simge
  • Siyah Instagram Simge

 ©Bu site Merve Şentürk Tarafından 2018 Yılında Yapılmıştır.

Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi 

bottom of page